Siyaset ve Medya
AKP'nin yükselişi
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 2002 yılından bu yana iktidarda. Recep Tayyip Erdoğan'ın da kurucuları arasında yer aldığı AKP kendisini “muhafazakar demokrat” olarak tanımlıyor. Parti 2002 genel seçimlerindeki ilk seçim başarısından bu yana mecliste çoğunluğa sahip oldu, onu izleyen dört seçimde tek başına iktidara geldi. AKP 7 Haziran 2015 seçimlerinde en fazla oyu almış olsa da kısa süreliğine ilk defa bu genel seçimde meclisteki çoğunluğu kaybetti, hükümet kuramadı. 1 Kasım 2015 tarihindeki tekrar seçimde yeniden tek başına hükümet kuracak milletvekili sayısına ulaştı.
19 yılda Türkiye, nüfusun neredeyse yarısının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidar partisi AKP'ye karşı, yarısının da Erdoğan ve AKP'den yana olduğu bir ülke haline geldi. AKP ilk yıllarda - özellikle de 2010 Anayasa Değişikliği referandumunda - liberallerin desteğini alsa da, partiye karşı eleştiriler giderek yoğunlaştı. Bu eleştirilerin ülke çapında hükümet karşıtı protestolara dönüşmesi 31 Mayıs 2013'te oldu. Gezi direnişi olarak anılan protestolar İstanbul Taksim'deki Gezi Parkı'na Topçu Kışlası'nın Taksim Yayalaştırma Projesi çerçevesinde imar izni olmadan inşasını engellemeye yönelik nöbete müdahale ile başladı. Basın özgürlüğü için dile getirilen talepler, Gezi protestolarının odak noktalarından biriydi. NTV ve Habertürk kanallarının kapılarının önünde, eylemciler ellerinde paralarla "Televizyona çıkmak kaç para?" diye bağırdılar. CNN Türk'ün eylemler sırasında yayınladığı penguen belgeselinden sonra penguen, sansürün simgesi haline geldi.
BİA Medya Gözlem Gezi Güncesi raporuna göre, 27 Mayıs’ta başlayan Gezi Direnişi’nde 30 Haziran’a kadar polis ve polis olduğu düşünülen sivil giyimli kişiler, altısı uluslararası basından en az 105 haberciyi darp etti, biber gazı ve plastik mermilerle yaraladı, işlerini yapmasını engelledi, fotoğraflarını sildi, küfür ve hakaret etti; beşi uluslararası basından en az 28 haberciyi gözaltına aldı, üçünü tutukladı. İki gazeteci cezaevinde.
Gezi Direnişi’nde bir dergi kapatıldı, iki yazar, bir pankart, bir dizi sansürlendi, bir kanal kapanmanın eşiğinden döndü.
Yaygın medyanın sansürcü, yanlı tutumundan ötürü en az 12 gazeteci, bir programcı istifa etti, üç gazeteci işten atıldı. En az 15 basın meslek örgütü Gezi Direnişi sırasında polislerin gazetecileri hedef almasını, medyadaki sansürü kınadı.
Gezi Direnişi sırasında 22 gazeteci işten çıkarıldı, 37 gazeteci ise istifaya zorlandı. TRT 15 personeli hakkında “Gezi soruşturması” başlattı. Polis, Gezi'nin ilk ayında 105 gazeteciyi darp etti, 28'ini gözaltına aldı. 3 gazeteci tutuklandı, 12 gazeteci kurumlarının yayın politikası nedeniyle istifa etti.
2015 yılındaki iki seçim arasında, hükümet ve PKK arasında süregelen barış/çözüm süreci son buldu.
2011 Milletvekili seçiminde yüzde 49,9 oy alan AKP 7 Haziran'daki seçimden de birinci parti olarak çıkmayı başardı ancak partinin oyları yüzde 40'lara kadar geriledi. 1 Kasım 2015 seçimlerinde ise AKP 7 Haziran'a göre oylarını yaklaşık yüzde 20 oranında artırdı. 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan yüzde 52,6 oy oranıyla yeniden Cumhurbaşkanı seçildi.
31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimler, AKP’ye karşı muhalefetin yeniden canlandığı ve AKP'nin Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri üzerindeki kontrolünü kaybettiğini gösteren sonuçları açısından Türkiye'nin yakın siyasi tarihinde çok önemliydi. CHP'nin “Millet İttifakı” adayı Ekrem İmamoğlu, seçimde yapılan usulsüzlük iddiaları arasında İstanbul'da resmi olarak seçimi kazandı. AKP ve MHP'nin İstanbul seçimlerine yaptığı itirazlar neticesinde Yüksek Seçim Kurulu (YSK) yerel seçimlerin iptaline ve İstanbul seçimlerin tekrar yapılmasına karar verdi.
Neticede 23 Haziran'da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi tekrar edildi. CHP'li İmamoğlu yüzde 54,21, AKP'li Binali Yıldırım ise yüzde 44.99 oy aldı. Ana muhalefet partisi CHP’li İmamoğlu, yeniden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi.
Seçimlerden neredeyse dört ay sonra, 19 Ağustos tarihinde, İçişleri Bakanlığı, haklarında soruşturma yürütüldüğü gerekçesiyle Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ve Van Büyükşehir Belediye Başkanı Bedia Özgökçe Ertan’ın görevden alındığını açıkladı.
HDP’li üç belediyeye kayyım atanması, İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından “Erdoğan hükümetinin demokratik olarak seçilmiş kamu görevlilerine karşı yaptığı bu hamleler, Türkiye’nin uluslararası ve bölgesel insan hakları hukuku altındaki yükümlülüklerini ihlal eder nitelikte” şeklinde yorumlandı.
Nefessiz bırakılan ve hedef gösterilen medya
Türkiye'de egemen medya genelde siyasal iktidardan bağımsız haber yap(a)mamakla kalmıyor, hükümetin sözcüsü durumuna düşüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası medya da dahil olmak üzere, medyayı ve gazetecileri yakından izliyor; yayın politikalarına açıktan müdahale edebiliyor; isimli ya da isimsiz yayın kuruluşlarını ve gazetecileri hedefine alıyor.
Adalet Bakanlığı’nın “2020 Adalet İstatistikleri” raporuna göre, sadece 2020’de “Cumhurbaşkanına hakaret” (TCK 299) suçundan 31 bin 297 soruşturma açıldı. Bu soruşturmaların 9 bin 166’sında ‘kovuşturmaya yer yok’ kararı çıkarken, 7 bin 790’ında kamu davası açıldı. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği 2014’ten bu yana ise açılan toplam soruşturma sayısı 160 bin 169’a ulaştı.
BİA Medya Gözlem Raporu Ocak 2021 verilerine göre, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği Ağustos 2014’ten 1 Ocak 2021’e kadar en az 63 gazeteci (Ali Ergin Demirhan, Onur Emre Yağan ve Faruk Arhan ile birlikte), “Cumhurbaşkanı’na hakaret” başlıklı Ceza Kanunu’nun (TCK) 299. maddesi uyarınca hapis, ertelemeli hapis ve para cezasına mahkum edildi.
2019 yılında ise, 299. madde en az 61 gazetecinin hapis, ertelemeli hapis ve para cezasına mahkum edilmesine zemin oluşturdu. Sadece 2019 yılında en az yedi gazeteci, toplam 3 yıl 2 ay 26 gün hapse, 35 bin TL adli para cezasına mahkum edildi. Aynı süreçte dört gazeteci de beraat etti. Erdoğan’a dair söylem ve düşünceler Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Bursa yetkilisi Ozan Kaplanoğlu ve Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ gibi gazetecileri yıl içinde “Cumhurbaşkanı’na hakaret” veya “kamu görevlisine hakaret” temelli kovuşturmalar nedeniyle hapishaneye bile düşürdü.
Basın ve ifade özgürlüğü mücadelesi verenler de hükümeti, yalnızca gazetecilere açılan davalar ve cezaevindeki gazeteciler nedeniyle değil, medyayı hükümet çizgisine çekmesi, çekmeye çalışması nedeniyle de eleştiriyor.
5 Temmuz 2019 tarihinde finansmanının önemli ölçüde hükümete yakın bir grup tarafından sağlandığı iddia edilen Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), “Türkiye’deki Uluslararası Medya Kuruluşlarının Uzantıları” başlıklı bir rapor yayımladı. SETA raporu, uluslararası medya kuruluşlarında çalışan gazetecilerin mesleki geçmişlerini ve sosyal medya paylaşımlarını listeledi. Rapor, bu kuruluşları “algı çalışması yapmakla” suçladı. Sosyal medya paylaşımlarına ve gazetecilerin retweetlerine atıfta bulunulan SETA raporu, Türkiye’deki gazetecilik örgütleri tarafından gazetecileri “kara listeye alma” ve “hedefleme” olarak yorumlandı.
Darbe girişimi ve OHAL
Türkiye, 15 Temmuz 2016'dan 19 Temmuz 2018’e kadar, AKP'nin 2002-2013 arası iktidarı paylaştığı Gülen Cemaati'nin sorumlu tutulduğu darbe girişiminden beş gün sonra ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) rejimi ve yayınlanan 19 "Kanun Hükmünde Kararname" (KHK) ile yönetildi. Türkiye, OHAL süresince, taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (AİHS) sözleşmenin 15. maddesi uyarınca askıya aldı. Uygulama, basın ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlükler açısından tartışıldı.
19 Temmuz 2018'de hükümet, iki yıl süren ve yedi defa uzatılan OHAL’i sonlandırdı. Bu dönem boyunca toplam 32 KHK çıkarıldı.
OHAL dönemi boyunca, toplam 179 medya kuruluşu (53 gazete, 34 TV, 37 radyo istasyonu, 20 dergi, 6 haber ajansı ve 29 yayınevi) kapatıldı.
İnsan Hakları Ortak Platformu’nun (İHOP), güncellenmiş OHAL raporuna göre, OHAL döneminde yayınlanan kanun hükmünde kararnameler yoluyla toplam 134.327 kamu görevlisi hakkında bir daha kamu görevinde yer almamak üzere ihraç kararı verildi. İhraç edilenlerin sadece 3.981’i (ihraç edilenlerin %2,9’u) hakkında kaldırılan ihraç kararı Kanun Hükmünde Kararnamelerin ekli listelerinde yayınlandı. 130.346 kişinin ihraç kararı devam etti.
Ek olarak, 20 Temmuz 2016 – 18 Temmuz 2018 Olağanüstü Hal dönemi içinde 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi 6.081’i akademisyen, 1.427’si üniversitelerin idari kadrolarından olmak üzere toplam 7.508 kişi hakkında Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından ihraç kararı verildi. İhraç edilenlerin isimleri OHAL Kararnamelerinin ekli listelerinde yayınlandı. İhraç edilen akademisyenlerin 185'i hakkındaki ihraç kararı kaldırıldı.
Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) eş başkanları dahil, 12 milletvekili hapiste; partinin birçok belediye eş başkanı görevden alındı, tutuklandı.
Türkiye’de gazeteciliğin son iki yılı
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde Türkiye 2020’de 180 ülke içinde 154. sırada; 2019 da ise 157. sıradaydı.
2020 yılında yayımlanan dört ayrı BİA Medya Gözlem Raporu, 2020’de 23 gazetecinin Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “hakaret”, “örgüt üyeliği”, “örgüte üye olmadan yardım” veya “casusluk” gibi maddeleri, Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) “terör örgütü propagandası” düzenlemesi, MİT Kanunu ve Askeri Ceza Kanunu uyarınca toplam 103 yıl, 3 gün hapis cezasına mahkum edildiğine işaret ediyor. 2019'da, 33 gazeteci ve medya çalışanı yargılandıkları gazetecilik davaları veya siyasi davalar kapsamında ve TMK uyarınca toplam 63 yıl, 11 ay hapse (15 yıl, 5 aylık kısmı ertelendi) mahkum edilirken 18'i de yargılama sonunda beraat etti.
2020 yılında en az 48 gazeteci gözaltına alındı; altısı da ifade vermeye zorlandı. 17 medya temsilcisinin gözaltına alınmasında Pazarkule’de Türkiye’nin Avrupa’ya geçmeleri için serbest bıraktığı sığınmacıları görüntülemeleri gerekçe gösterilirken, 12 medya çalışanı Covid-19 salgınına dair ilk vakaları gündeme getirirken gözaltı yaşadı.
Son beş yılda toplam 430 haberci görevlerini yaparken gözaltına alındı. Darbe girişiminin yaşandığı 2016’da 201, 2017’de 85, 2018’de 47, 2019’da 49 gazeteci gözaltına alınmıştı.
AKP ülkede tutuklanan gazetecilerin sayısı nedeniyle de yoğun eleştirilere maruz kalıyor. Uluslararası ve ulusal gazetecilik örgütleri, Avrupa Birliği (AB), Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve Birleşmiş Milletler (BM) gazetecilerin hapsedilmesi, basın ve ifade özgürlüğü ihlalleri nedeniyle hükümeti eleştiriyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye'yi, gazetecilerin uzun tutukluluk süreleri nedeniyle defalarca mahkum etti.
Günlük gazete Özgür Gündem, OHAL döneminde çıkan 675 sayılı KHK ile “PKK propagandası yaptığı ve örgütün medya organı olduğu” suçlamasıyla kapatıldı. Özgür Gündem gazetesi kapatılmadan önce, gazeteye yönelik baskıları görünür kılmak ve gazeteyle dayanışma amacıyla 3 Mayıs-7 Ağustos 2016 tarihleri arasında birer günlük “nöbetçi genel yayın yönetmenliği” dayanışma kampanyası düzenlendi. Bu dayanışma kampanyasına katılan 56 kişiden 50'sine soruşturma açıldı, 36'sının dosyası davaya dönüştü ve bu kişiler “terör propagandası” suçlamasıyla yargılanıyordu.
2019’da Özgür Gündem gazetesi “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” yargılamalarında Özgür Gündem Nöbetçi genel yayın yönetmenliği yapan 11 kişinin davasında takipsizlik kararı verildi; 38 kişi hüküm giydi. Toplam 188 ay, 15 gün hapis ve 67 bin TL para cezası verildi. Bu davalarda 4 kişi beraat etti. Bu davalarda hükümlülerden Hafıza Merkezi eş direktörü Murat Çelikkan 1 yıl, 6 ay hapis cezasına çarptırıldı ve 68 gün cezaevinde kaldıktan sonra denetimli serbestlikle tahliye edildi. Gazeteci Ayşe Düzkan da 18 ay hapis cezasına çarptırıldı ve Temmuz 2019’da cezaevinden tahliye edildi.
Özgür Gündem gazetesi “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katıldıktan sonra, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi ve BİA Medya Gözlem Raporları raportörü Erol Önderoğlu, yazar Ahmet Nesin ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya haklarında “terör örgütü propagandası” suçlaması ile dava açıldı. On gün cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakıldılar ve yargılama sonucunda Temmuz 2019’da beraat ettiler. Ancak İstinaf Mahkemesince bozulan beraat kararının ardından üç hak savunucusu için yeniden yargılama başladı. Ekim 2021 itibariyle yargılama devam ediyor. Bir sonraki duruşma Şubat 2022’de.
2016 yılında Cumhuriyet gazetesinden, yönetici, yazar ve diğer çalışanlar da dahil olmak üzere tutuklanan 19 kişinin iddianamesi, “üye olmasa da [yasadışı] bir örgüte yardım etmek” ve “yasadışı bir örgüte üye olmak” suçlarıyla, 2017'de kabul edildi. 2018 yılında Cumhuriyet davasında karar açıklandı. Nisan 2018’de açıklanan karara göre, 15 kişi hakkında toplam 81 yıl, 45 gün hapis cezası verildi, üç kişi beraat etti. Can Dündar ve İlhan Tanır'ın dosyaları ayrıldı. Gazeteciler Akın Atalay, Orhan Erinç, Kadri Gürsel, Güray Öz, Musa Kart, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Ahmet Şık, Kemal Güngör, Hakan Kara, Önder Çelik, Ahmet Kemal Aydoğdu, Emre İper, Bülent Utku mahkum oldu ve adli kontrol uygulamasına hükmedildi.
19 Şubat 2019 tarihinde, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi (İstinaf), Cumhuriyet davasının kararını onadı. Karar uyarınca beş yıla kadar hapis cezası almış olan Kadri Gürsel, Güray Öz, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör, Emre İper, Önder Çelik, Bülent Utku ve Hakan Kara’nın cezası kesinleşmiş oldu. 5 yılın altında hapis cezası alan gazetecilerden Musa Kart, Emre İper, Önder Çelik, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Kara ve Güray Öz, 25 Nisan 2019’da yeniden cezaevine girdi.
13 Eylül 2019 tarihinde Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin Cumhuriyet gazetesi davasında verilen mahkumiyet kararlarını bozması ve beraat kararı vermesi üzerine Kart, Çelik, Güngör, Kara ve Öz tahliye edildi. İper ise 1. Yargı Paketinin yürürlüğe girmesi ile 25 Ekim 2019 tarihinde tahliye edildi.
Kasım 2020’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Cumhuriyet gazetesinin eski yazar ve yöneticilerinin tutuklanmasının özgürlük ve güvenlik hakkıyla ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna hükmetti. Türkiye 8 gazetecinin her birine 16 bin Euro manevi tazminat ödeyecek.
Basın Kartları meselesi
10 Temmuz 2018’de Başbakanlık’a bağlı olan ve Sarı Basın Kartı’nın verildiği Basın Enformasyon Genel Müdürlüğü kapatıldı, görev ve yetkileri Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na devredildi.
Türkiye’de 31 Aralık 2020 itibariyle 15 bin 148 basın kartı sahibinden yalnızca yüzde 25’i kadın gazeteci. Basın kartı sahibi olan yüzde 75’lik kesim ise erkek gazetecilerden oluşuyor.
Aralık 2018'de yayınlanan yeni Basın Kartları Yönetmeliği akreditasyon kriterlerini değiştirerek basın kartlarının alınmasını zorlaştırdı ve iptalini kolaylaştırdı. Gazetecilere sarı basın kartı verilmesi için gerekli koşulları belirleyen yeni yönetmeliğin 6. maddesinde, bir gazetecinin “terörle ilgili suçlamalar” nedeniyle herhangi bir mahkumiyetinin olmaması gerektiği belirtiliyor.
Aralık 2018’de, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Savunuculuk Başkanı Ravi R. Prasad, basın kartlarıyla ilgili yeni düzenlemenin, gazetecileri susturmak ve eleştirel medyayı sessizleştirmek için devletin gücünün aşırı kullanımının başka bir işareti olduğunu vurguladı.
2 Nisan 2021’de Danıştay kararıyla, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın bugüne kadar verdiği basın kartı ve sürekli basın kartı iptal kararları, basın kartı yenilememe ve basın kartı vermeme kararları hukuki dayanaktan yoksun hale geldi. 5 Nisan’da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlı Basın ve Yayın Dairesi Başkanlığı CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer-Karaca’nın soruları üzerine basın kartlarının yenilenmesi sürecinde 10 bin 486 başvuru yapıldığını ve 9 bin 115 gazetecinin basın kartının yenilendiğini açıklamıştı. İletişim Başkanlığı yenileme kapsamında yapılan başvurulardan değerlendirme süreci devam eden başvuru sayısını ise 220 olarak verdi. Son iki senede iptal edilen basın kartı sayısını da 1.238 olarak açıkladı.
Ancak Danıştay verdiği yürütmeyi durdurma kararının gereğini yerine getirmedi. Bunun üzerine Haziran 2021’de Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ile DİSK Basın-İş, yeniden yürütmeyi durdurma ve iptal istemli dava açtı.
Medya sahipliği ticaretin anahtarı
2013 yılında medya sahipleri, medya yöneticileri ve devlet yetkilileri arasında geçtiği iddia edilen telefon konuşma kayıtları, medyaya endişe verici ölçüde hükümet/devlet müdahalesi ve sansür uygulandığına işaret ediyor. Eleştirel medya akademisyenlerine göre, holdinglerin hükümeti eleştiren haber yapmayan yayın organlarına sahip olmaları, ihalelerin ve çeşitli “destek”lerin yolunu açıyor.
Türkiye'nin bankacılık sistemini yöneten Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), elindeki şirketleri AKP'yi destekleyen iş insanlarına devrederek, medya sektöründeki büyük kuruluşları değiştirmede önemli rol oynadı.
Sources
IHD: 262 civilians killed as of June 7. Retrieved November 20, 2018
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan çözüm süreci: ‘Şu aşamada buzdolabına konulmuştur’ Retrieved November 20, 2018
Gazetceliğin Ohal Kıskacına Alındığı yıl
Eğitimde ve Yüksek Öğretimde Ohal Raporu
Gün gün üç aylık medya ifade özgürlüğü ihlalleri tam metin (October 22, 2018)
Reporters Without Borders. Turkey
Hundred of journalists jailed globally becomes the new normal (December 13, 2018)
Journalist Ahmet Şık Arrested Again
Can Dündar hakkında yakalama kararı